Tuğrul Akşar’In “68. sezona girerken, Süper Lig’in ekonomik ve finansal görünümü” başlıklı analizi şöyle:
“1. Türkiye UEFA sıralamasında 9.sırada
2022’de 20.sıraya kadar gerileyen ülke sıralamamız 2025-26 sezonu itibariyle 43.300 puanla 9. Sırada. Bu sıralamayı koruyabilirsek, Şampiyonlar Ligi’ne 2 takım, Avrupa Ligi’ne 2 takım ve 1 takım da Konferans ligine gönderebileceğiz.
Şampiyonlar Ligi’ne bir takımımız doğrudan giderken, Süper Lig’i 2. bitiren takım ise Şampiyonlar Ligi’ne kalabilmek için 3.ön eleme maçını geçip play offta karşısına çıkacak rakibini elimine etmek zorunda.
2. 2024/25’te Süper Lig’de havuz gelirleri arttı
2024’te yapılan yeni yayın ihalesiyle Süper Lig’in 2024-25 sezonunda yayın hakları satış bedeli 182 milyon Dolar olarak belirlenmişti. 2023-24 sezonunda kulüplere dağıtılan havuz gelirleri ortalama kurdan 74,6 milyon dolar olarak gerçekleşmişti.
Bu kapsamda 2024-25 sezonunda parasal ödül bir önceki sezona göre %138 4.913.820.000 TL’na yükseldi.
Buna göre kulüp başına ortalama 150.3 milyon TL’lık bir gelir artışı yaşandı.
3. Süper Lig Avrupa’da 1.210 milyon euroluk değeriyle 7. Sırada
Süper Lig kulüplerinin bu sezon yaptıkları çılgın transferlerle Süper Lig’in değeri de yükseldi. Bir önceki sezona göre Süper Lig’in bonservis bedelleri üzerinden değeri 150 milyon euro artarak 1.210 milyon euro’ya ulaştı. Bu değer artışıyla geçen sezon Avrupa’nın en değerli sekizinci ligi olan Süper Lig bu sezon 7.sıraya yükseldi. Transferler 15 Eylül’e kadar devam edeceği için bu değer 1 milyar 250 milyon euro’ya kadar yükselebilir. Ancak, bu bizim sıralamadaki yerimizi değiştirmeyecek.
Takımlarımızın lig değerlerini de paylaşıyorum.
– 2025-26 sezonunda Süper Lig’de 18 takım mücadele edecek. Toplam 1.210 milyon euro değere sahip Süper Lig’de kadro değeri en yüksek takım 295,6 milyon euroluk değeriyle Galatasaray görünüyor. En düşük kadro değerine sahip takım ise 13,4 milyon euroluk değeriyle Fatih Karagümrükspor görünüyor.
– Ligimizde toplam 555 oyuncu bulunuyor. Bunun % 44,14’ü, yani 245 oyuncu yabancı oyuncu statüsünde. Geçen sezon yabancı oyuncu oranı 42,5 idi.
– Oyuncu başına ortalama değer bu sezon 3.980.198 euro olarak gerçekleşti. Bu tutar geçen sezon 1.74 milyon euro idi. Bunda Süper Lig’in değer artışının yansıra, bu sezon Süper Lig’in 18 takımla oynanıyor olmasının etkisi bulunuyor.
– Ortalama oyuncu yaşı ise 26.0 oldu. Geçen sezon bu ortalama 25,9 idi.
– En değerli oyuncu olarak ta 70 milyon euroluk bonservis bedeliyle Galatasaraylı Victor Osimhen görünüyor.
Süper Lig’de ortalama takım değeri 67.7 milyon euro olurken; Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın takım değerleri toplamı Süper Lig değerinin % 60’ını oluşturuyor. Üç takımın ortalama takım değeri 243 milyon euro oldu.
4. Süper Lig’de gelirler arttı
Süper Lig’de bu sezon başta TV yayın gelirleri olmak üzere ticari gelirlerde ve diğer gelir kalemlerinde önemli artışlar yaşandı. 2023-24 UEFA verilerine göre Süper Lig’in gelirleri 534 milyon euro olarak gerçekleşti. 2024-25 sezonu itibariyle bu gelirlerin 730 milyon euro civarında gerçekleştiği tahmin ediliyor.
2025-26 sezonunda ise kulüp gelirlerinde; sermaye piyasası halka arz gelirleri dahil olmak üzere, ticari, maç günü ve logolu ürün satış gelirleri kaynaklı artışlar bekliyoruz. Bu kapsamda 2025-26 sezonu Süper lig gelirlerinin 750-800 milyon euro düzeyinde olmasını tahmin ediyoruz. Tabi ki euro/TL kurunda dramatik bir artış yaşanmaz ise…
5. Kısmi mali iyileşmeler yaşandı
Süper Lig kulüpleri 2024-25 sezonunda özellikle finansal açıklarını kapatmaya yönelik önemli hamlelerde bulundular. Bunların başında özkaynak açıklarını kapatmaya yönelik bedelli sermaye artırımlarını görüyoruz. Bu bağlamda BİST’te işlem gören dört kulüp bedelli sermaye artırımlarından gelen kaynaklarla, özkaynak açıklarını kapattılar. Yine, bu dönemin bir başka önemli finansal gelişmesi ise yüksek maliyetli banka kredilerinin kapatılmasıydı.
Bu gelişmeler sonrası BİST kulüplerinden Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor özkaynaklarını artıya geçirirken, Fenerbahçe negatif özkaynakta devam etti.
Kulüplerden Galatasaray ve Trabzonspor banka kredilerini kapatırken; Beşiktaş ve Fenerbahçe ise önemli tutarda banka kredisi kapamaları gerçekleştirdiler.
II. Türk futbolunun sıkıntılı konuları
Türk futbolunu bu sezon zorlayacak zorlu konuları sizlerle paylaşıyorum.
1. Bu sezon 114,1 milyon transfer açığı verdik
20 Ağustos 2025 itibariyle Süper Lig’de 2025-26 sezonunda kulüplerimiz önemli transferler yaptılar. Henüz transfer dönemi sona ermemiş olmakla birlikte (15 Eylül 2025’te transfer süresi bitiyor) transfer bilançomuza bakıldığında, kulüplerimiz transfere 207,5 milyon euro harcayıp 93,4 milyon euro transfer geliri elde ettiler. Toplam transfer açığımız ise 114.1 milyon euro oldu.
Galatasaray 78.25 milyon euro ile en fazla transfer açığı veren kulüp oldu. Galatasaray ve Fenerbahçe’nin transfer açıkları 122,25 milyon euro’ya ulaştı. Diğer takımlardan gelen transfer gelirleriyle bu açık 114,1 milyon euro’ya gerilemiş oldu.
Son beş yılda Süper Lig’in transfer açığı ise 20 Ağustos 2025 itibariyle 332,98 milyon euro oldu.
Bu durum futbolumuzun mali dengesinin bozulmasına neden oluyor; nakit açığını artırıyor, kulüp karlılıklarını olumsuz etkiliyor.
2. Kulüp borçlanması artmaya devam ediyor
Kulüplerimizin her ne kadar gelirlerinde artışlar gözleniyorsa da, borçlarında ve toplam yükümlülüklerinde de önemli artışlar söz konusu.
Kulüplerin KAP’a (Kamuyu Aydınlatma Platformu) gönderdikleri 31.05.2025 tarihli finansal tablolarına göre sadece 4 kulübün toplam borcu 46.3 milyar TL’ye ulaştı. Diğer kulüp borçlanmaları da dikkate alındığında, Süper Lig’in borç yükü 50 milyar TL’nı (1.041 milyon euro ) geçmiş durumda.
Dört kulübün 2024-25 gelirleri toplamı 27.8 milyar TL olarak gerçekleşti. Diğer 14 kulübü de eklediğimizde Süper Lig’in 2024-25 sezonu gelirleri toplamının 35 milyar TL (Yaklaşık 730 milyon euro) ulaştığını tahmin ediyoruz.
Bu mali verilere göre, borçlar gelirlerin 1.42 katına yükseldi. Bu durum kulüplerimizin finansal sağlığını tehdit eden, mali yapıları üzerinde önemli baskı yaratan bir stres kaynağı olmaya devam ediyor.
3. Kulüpler faiz, kur ve enflasyon sarmalında
Ne yazık ki, Süper Lig ülke ekonomisindeki olumsuzluktan fena halde etkileniyor ve geçen sezon olduğu gibi bu sezonda da Süper Lig’de renkler farklı olsa da, dertler aynı!.. Kulüpler faiz- kur- enflasyon sarmalında yollarına devam ediyorlar!
Makro ekonomik olumsuzluklar kulüplerin giderlerini artıran önemli bir olumsuzluk olarak karşımıza çıkıyor. Yüksek faiz maliyeti kulüplerin finansman giderlerini artırırken, yüksek enflasyon TL maliyet kalemini yukarıya itiyor. Ağırlıkla gelirleri TL olan kulüpler, enflasyonun aşındırıcı etkisine maruz kalıyorlar. Diğer taraftan maliyetlerinin neredeyse % 85’i yabancı para olması nedeniyle kurlardaki yukarı yönlü hareket kulüplerin kur kaynaklı giderlerini artırıyor.
Bu durumu aşağıda net olarak ortaya koymaya çalışayım:
Kulüpler döviz pozisyon açığı taşıdıkları için sürekli zarar etmek durumundalar. Oyuncularına ödemelerini ağırlıkla euro üzerinden yapmak zorunda kalan kulüplerin döviz yükümlülükleri artan kurlar sürekli yükseliyor. Bu kapsamda bakıldığında dört kulübün toplam döviz pozisyon açıkları 9.5 milyar TL’na ulaşmış durumda. (Bugünkü cari kurlardan bu tutarın euro karşılığı 198 milyon euro’ya ulaşıyor).
Döviz kurunda yükselmeler kulüplerde gelir kayıplarına neden oluyor
Süper Lig’de kulüplerin havuz gelirlerinin yarısı sözleşme başlangıç tarihindeki kurdan, kalan yarısı da sezon ortalama kuru üzerinden kulüplere ödeniyor. Bu kapsamda, Mart 2024’te yapılan sözleşme ile yayın ihalesi toplam bedeli 182 milyon dolar olarak belirlenmişti. İhale şartnamesi uyarınca yayıncı kuruluş, yapacağı ödemelerin yarısını ihale gününün döviz kuru üzerinden (31,3 lira), diğer yarısını ise güncel kurdan gerçekleştirdi. Buna göre kulüplere yapılan ödemelerde ortalama kur 34,86 TL oldu. Bunun sonucu kulüpler yaklaşık 40 milyon dolar civarında gelir kaybına uğradılar. Kulüplere dağıtılan toplam gelir 4,9 milyar lira (140,6 milyon dolar) oldu.
Faiz oranlarındaki artış, borç yapılandırma faizlerini yükselttiği için kulüplerin zararları artıyor, öz kaynakları eriyor.
Her ne kadar Galatasaray, Trabzonspor yüksek maliyetli kredilerini sıfırlayıp finansal yüklerini azaltsalar da, Beşiktaş ve Fenerbahçe’de bu sorun devam ediyor.
Kulüplerin banka kredileri 2021’de yeniden yapılandırılırken, bankalarla mevcut borcun faiz oranı TL REF+1,5 olarak değiştirilmişti. (Kulüplerin faaliyet raporlarında da bu teyit ediliyor) 2021 Mart’ta TL REF oranı %18,8 civarındaydı. Kulüplerin borçlanma maliyetleri de buna göre revize edildi. Ancak geçen iki yıllık süre içinde TL REF oranı 2025’te % 44’e kadar yükseldi. Bu, finansal giderlerde %135’lik bir maliyet artışı anlamına geliyor.
Yüksek enflasyon kulüplerin TL gelirlerini eritiyor. Kulüplerin kredilerinin yeniden yapılandırıldığı Mart’2021 itibariyle resmi TÜFE %16,19 iken, 2025 Temmuz itibariyle resmi enflasyon oranı %33,52 olarak gerçekleşti. Buna göre enflasyonda 2021-25 arası artış % 107 oldu. Kulüpler her ne kadar ürünlerine, maç giriş biletlerine ve kombine kartlarına zamlar yapsa da bu zamlar ağırlıkla gelirleri TL olan kulüplerin gelirlerinde erimenin önüne geçemedi.
-Kulüplerin nakit açıkları hızla artıyor
Dört kulübün açıklamış oldukları finansal tablolara göre, 31.05.2025 itibariyle toplam gider fazlaları 6.9 milyar TL; nakit açıkları ise 11 milyar TL civarında gerçekleşti. Tahminimiz o dur ki, Süper Lig’de 2024-25 sezonu itibariyle kulüplerin gider fazlaları toplamı 10 milyar TL’na; nakit açıkları ise 15 milyar TL’na ulaştı. Yani, Süper Lig 2024-25 itibariyle gelirlerinin yaklaşık 1/3’ü kadar gider fazlası, % 42’si kadar da nakit açığı verdiler.
Bu durum kulüplerin ciddi likidite sıkıntısı olduklarını bize gösteriyor. Likidite krizi, susuzluk gibidir. Bu ihtiyaç karşılanmaz ise, kulüp finansal sağlığı ciddi tehlike içine girer.
– Kulüpler kâr edemiyor
Kulüplerin sağlıklı ve sürdürülebilir bir mali yapıya sahip olabilmeleri için öncelikle asıl faaliyetlerinden kâr elde etmeleri gerekiyor. Asıl faaliyetin dışında elde olunan kârlar sürdürülebilir karlar olmadığı için sürdürülebilir büyümeyi yakalamak mümkün olamıyor ve birikimli zararlar artıyor. Bu kapsamda bakıldığında, dört kulübün asıl faaliyetlerinden yaptıkları zarar tutarı 14.3 milyar TL olup bu tutar toplam gelirlerinin %51’ine karşılık geliyor. Bu da finansal sürdürülebilirliği tehdit ediyor.
Dört kulübün dönem sonu kârları 31.05.2025 itibariyle 4.5 milyar TL’na yaklaştı. Ancak, daha vahim olanı ise bu kulüplerin geçmiş yıllardan gelen ve özkaynaklarını aşındıran birikimli geçmiş yıl zararları toplamı ise 35.3 milyar TL’na yükseldi. Dört kulübün gelirlerinin üzerine çıkan bu durum, kulüp finansal sağlığını ve mali istikrarını tehdit eder boyuta ulaştı.
-Ekonomik olumsuzluklar ve öngörülmezlikler sürdürülebilir mali yapıya izin vermiyor
Türkiye ekonomisindeki ekonomik, politik ve jeopolitik riskler ülke ekonomisinde istikrarın gerçekleşmesini önemli ölçüde engelliyor. Böyle olunca da, ekonomik belirsizlikler kur riski, faiz riski, enflasyon riski ve likidite riski gibi önemli riskleri beraberinde getiriyor. Kulüpler bu nedenle finansal öngörülemezlik içinde faaliyetlerini sürdürmek zorunda kalıyorlar. Ülke ekonomisindeki yüksek risk primi, Süper Lig’e gelecek oyuncuların da maliyetini yükseltiyor. Kulüpler öngörülebilir bütçeler yapamıyor, nakit akışlarını düzenlemede yetersiz kalıyorlar.
5. Takım harcama limitleri (THL) kulüpleri mali disiplinden uzaklaştırıyor
Türkiye Futbol Federasyonu (TFF)’nun THL uygulaması, her ne kadar kulüplerin harcama bütçelerini kontrol ve denetim altına alarak, kulüplerin mali yapılarının güçlendirilmesini amaçlasa da; takımlarının gelirlerinin üzerinde harcama limitleri tanımlaması, mevcut uygulama kulüplerin finansal yeterliğini sağlamaktan ve finansal dengeyi kurmaktan uzaktır. Aksine, harcamayı cesaretlendiren, günü kurtarmaya yarayan palyatif bir çözüm olarak karşımıza çıkıyor. Bu uygulama, rekabetçi dengenin orta ve uzun vadede daha da bozulması ve haksız-dengesiz rekabetin artması anlamına geliyor.
2024-25 itibariyle Süper Lig kulüplerine tanımlanan THL toplamı 27.5 milyar TL olarak belirlendi. 4 Kulübün takım harcama limitleri ise 16.8 milyar TL… Süper Lig’in 2024/25 itibariyle henüz kesinleşmemiş gelirleriyle dikkate alındığında, bu harcama limitleri toplamı gelirlerin yaklaşık % 80’ine karşılık geliyor. Dört kulübün THL toplamı ise gelirlerinin % 60’ını oluşturuyor.
THL uygulamasının başladığı 2019 ile 2025-26 arası geçen yedi sezonda kulüplere tanımlanan toplam THL 73.8 milyar TL oldu. Buna göre, yıllık ortalama 10,5 milyar TL kulüplere THL tanımlandı.
THL uygulaması bugünkü haliyle, kulüpleri da finansal disiplinden uzaklaştıran bir niteliğe sahip bulunuyor.
6. Takımlar arasında kadro açısından uçurum var
Yukarıda da gösterildiği üzere Süper Lig takımları arasında kadro değerleri bakımından derin uçurumlar var. Öyle ki, 3 büyük kulübün kadro değerleri toplamı 814,1 milyon euro (Geçen sezon bu değer 710,7 milyon euro idi) Süper Lig’in kadro değerlerinin % 67’sini (2/3’ünü) oluşturuyor. Dört kulübün ortalama takım değerleri 203,6 milyon euro (geçen yıl 177,7 milyon euro idi) euro’ya ulaşırken, diğer 14 takımın ortalaması ise 67,2 milyon euro (Geçen sezon 55,8 milyon euro civarındaydı). Yani, dört kulübün takım değerleri, diğer ondört kulübün ortalama değerinden 3 kat daha fazla. Bu durum Süper Lig’de haksız rekabetin temel dinamiğini oluşturuyor.
Süper Lig’de ortalama takım değeri 67.2 milyon euro olurken; Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın takım değerleri toplamı olan 728,8 milyon euro; üç takımın ortalama değeri de 242,9 milyon euro olarak gerçekleşti. Üç kulübün takım değerleri toplamı Süper Lig değerinin % 60’ını oluşturuyor.
Sonuç
Süper Lig gelirlerini bu sezon da artırma başarısı gösterebildi. Yarattığı 700 milyon euro’ya yakın gelirle Avrupa’nın en fazla gelir yaratan sekizinci ligi konumunda (Önümüzde Portekiz, Rusya ve Hollanda ligleri bulunuyor.)
Süper Lig sahip olduğu bonservis bedelleri üzerinden 1.2 milyar euroluk değeriyle Avrupa’da yedinci sıraya yükselmiş bulunuyor (Merkez liglerin dışında önümüzde Portekiz ligi bulunuyor).
Süper Lig Avrupa’nın önemli çekim merkezlerinden birisine dönüştü. Vergi avantajının da etkisiyle önemli oyuncular Süper Lig’i tercih edebiliyor.
Süper Lig UEFA ülke sıralamasında ilk dokuzda yer aldığı için Şampiyonlar Ligi’ne 2 takım olmak üzere Avrupa’ya beş takım gönderebilme olanağına sahip.
Süper Lig’de yetişen genç yeteneklerimizi, önemli tutarlarda Avrupa’nın önemli kulüplerine satabiliyoruz.
Yukarıda dile getirdiğim önemli artılarımız Süper Lig’i Avrupa ile rekabette ayakta tutabiliyor.
Ne var ki, bu olumlu yanlarımızın dışında Türk futbolunun kronikleşmiş önemli ekonomik, finansal, yönetsel, örgütsel ve sportif sorunları bulunuyor.
Süper Lig yüksek maliyetlerle çalışan ama ortaya sportif performans koyamayan bir lig pozisyonunda.
Ligimizin finansal sürdürülebilirliği çok önemli bir sorun olarak karşımızda duruyor. Siyasetin spora etkisi her geçen gün daha da artıyor.
Finansal disiplini sağlamada, mali istikrarı yakalamada ve düzenli gelir elde etmede problemlerimiz mevcut. Yıllardır pençesinde boğuştuğu ekonomik, finansal, yönetsel, örgütsel ve sportif sorunlarına çare bulmakta zorlanan Türk futbolu bu süreçte, finansal dengesini kaybetmiş durumda.
Her geçen kulüp borçlanması büyüyor.
Futbol faaliyetlerinden gelir yaratamayan, sürekli zarar eden patolojik bir kulüp yapımız var.
Artan zararlar kulüplerin özkaynaklarını eritiyor. Negatife dönen özkaynaklarını kulüpler artıya geçirebilmek için bedelli sermaye artırımı gibi sürdürülebilir olmayan finansman tekniklerine yönelmiş durumdalar. Böylesi bir olanağa sahip olmak kulüpler arasında dengesiz rekabete neden oluyor. Büyük kulüpler buradan kendilerine rekabet üstünlükleri çıkartıyorlar.
Rekabetini borçlanmaya dayalı sürdüren, ancak bu maliyetleri karşılayacak kârlılığa bir türlü ulaşamayan, dengesiz rekabetin büyük kulüpler lehine haksız rekabete dönüştüğü ve kalıcılaştığı bir lig yapılanmamız bulunuyor.
Artı ve eksileri birlikte değerlendirdiğimizde, ne yazık ki, sonuçta;
Borçlanmaya dayalı, reytingi düşük, futbol kalitesi vasat, rekabeti zayıf bir lig ortaya çıkıyor. Bu süreçte Süper Lig’de büyüklerin lehine küçüklerin aleyhine müthiş bir ekonomik, finansal ve sportif haksız ve dengesiz bir rekabet karşımızda duruyor.
Büyük kulüpler sahip oldukları olanakları sonuna kadar kullanarak kendilerine yeni kaynak yaratarak, bu eşitsizliği her geçen gün daha da artırabilme imkanına sahipler. Bu da Süper Lig’de eşitsizlik ekonomisini büyütüyor. Zengin kulüpler daha da zenginleşirken, küçük kulüpler her geçen gün daha yoksullaşıyor.
Süper Lig’de gelirlerin ve kaynakların paylaşımında, servetin bölüşümünde rekabetten pay alabilmede büyük bir eşitsizlik ve adaletsizlik var. Bu da futbolumuzun kalitesini ve rekabetçi yeteneğini aşağıya çekiyor.
Sürdürülebilir olmayan bir zeminde mücadeleyi kurgulayan bir lig yapılanması ile kalıcı başarılara ulaşmaya çalışıyoruz.
Var olan futbol yönetim yapısı ve modeliyle, kulüplerimizin bu yönetsel yapı ve bu politik iklimde Avrupa’da başarıya ulaşmaları çok mümkün görünmüyor.
Tüm bu olumsuzluklar içinde Süper Lig’e hoş geldin diyorum”